Eski ve yaygın bir yabani sebze olan eğrelti otları, benzersiz biçimleri ve lezzetleri nedeniyle “Dağ hazinelerinin Kralı” veya “Dağ sebzelerinin Kralı” olarak bilinir. Sadece insanların sofralarında yer alan bir lezzet değil, aynı zamanda derin bir kültürel miras da taşıyor. Ancak lezzetinin tadını çıkarırken sağlık risklerine de dikkat etmemiz gerekiyor. Daha sonra, bu eşsiz bitkiyi birçok açıdan derinlemesine anlayacağız.
Eğreltiotu: Tarihçesi ve Özellikleri Eğrelti otları, çok yıllık bir bitki türü olarak geniş eğrelti otları ailesinin bir üyesidir. Tüm dünyada yaygın olarak yayılış göstermekte olup, ülkemizde ağırlıklı olarak 200 ila 1200 metre yükseklikteki yamaçlarda, orman kenarlarında, seyrek ormanlarda veya çalılıklarda yetişmektedir. Tarihsel kayıtlar ve kültürel izler Eğrelti otunun tüketiminin çok uzun bir tarihi vardır. İlkbahar ve Sonbahar dönemi gibi erken bir dönemde, "Şiir Kitabı"nda eskilerin eğrelti otları topladığı sahneyi kaydeden "Nanshan Dağı'nın dik yamacı, eğrelti otlarını toplayan" bir şiir vardı. Ming Hanedanlığı döneminde Li Shizhen, "Materia Medica Özeti"nde eğrelti otlarının biçimini ve yeme yöntemini ayrıntılı olarak anlattı: "Eğreltiotları dağların her yerinde bulunur.
Tomurcuklar Mart ayında doğar, yumruk bir çocuğun yumruğu gibi kavislidir, uzunluğu bir anka kuşu kuyruğu gibi yayılır ve yüksekliği üç veya dört fittir. Saplar yumuşayınca alınır, tükürüğün alınması için gri çorbada kaynatılır ve sebze yapmak için güneşte kurutulur. Tadı tatlı ve pürüzsüzdür, ayrıca sirke ile de yenilebilir."